Üsküdar Mutlu Son Masaj Salonu
Üsküdar Mutlu Son Masaj Salonu
Caroline mevzuşurken Mary bir taraftan bacaklarım Üsküdar Mutlu Son Masaj Salonu ovuyor, kimi defa kaşıyor bir yandan da geçen haftanın mozayiğini inceliyordu. Kimi resimlerin bağlamını derhal çıkarabildi. Birkaç tanesinde
Colin balkonda gö rü lü yordu, birkaç gece ö nceki grenli resimden daha açık seçik olarak. Colin otele girerken çekilmiş birkaç resim, Colin rıhtımdaki kafede sadece otururken çekilmiş bir başka fotoğraf, Colin bir kalabalığın ortasında, yerde gü vercinler, geri planda koca saat kulesi… Birinde ise çırılçıplak yatakta yatıyordu. Kimi resimleri ise idrak etmek o kadar rahat değildi. Gece çok kö tü ışıkta çekilmiş biri, Colin ile Mary’yi boş bir meydanı geçerken gö steriyordu, ö n planda bir kö pek vardı. Kimi fotoğraflarda Colin tüm bunlaryla yalnızdı, çoğunda ise resim bü yü tü lü rken Mary kesilmiş, ya eli, ya dirseği yahut yü zü nü n anlam ifade etmeyen bir parçası kalmıştı. Colin’in yü zü nü n tü m bildik ifadeleri, şaşkın kaş çatışı, konuşmaya başlarken dudak bü zü şü ,
Üsküdar Mutlu Son Masaj Salonu
tatlı sö zler karşısında yumuşayıveren bakışları, hepsi
yakalanmıştı bu resimlerde ve her bir fotoğraf o zarif yü zü n değişik bir yanını kutluyor gibiydi: tek noktada birleşen kaşlar, çukura kaçmış gö zler, gü lü msemeye açılan ağzın dü z çizgisi. Mary nihayetinde, “niçin?” diyebildi. Ağzının içinde kalınlaşmış, ağırlaşmış olan dili hitabını engelliyordu. Kendini zorlayarak, daha kararlı bir havayla yineledi: “neden?” fakat sorunun cevapını birden kavradığı için olacak, kelime ağzından fısıltı olarak çıktı. Caroline Mary’ye daha sıkı sarıldı ve devam etti: “Derken Robert sizi buraya getirdi. Sanki Tanrı da planımızı destekliyordu. Yattığınız odaya girdim. Sizden saklamadım da bunu. O zaman anladım ki kurduğumuz düşlem gerçeğe dö nü şü yor. Sizin hiç başınızdan geçti mi bö yle bir şey? Aynanın içine girmek gibi…”
Mary’nin gö zleri kapanıyordu, Caroline’ın sesi gittikçe uzaklaşıyordu. Zorla gö zlerini açıp ayağa kalkmaya çalıştı, fakat Caroline’ın kolu onu sıkı sıkı tutuyordu. Dili o denli ağırlaşmıştı ki, kaldırabilmesi için birkaç ferdin yardımı gerekebilirdi. Caroline’ın sö zcü kleri, ağır, anlam ifade etmeyen, yuvarlanan nesneler şeklinde kuşatmaktaydı her yanım, bacaklarını duyarsızlaştırmaktaydı. Derken Caroline onu tokatlamaya koyuldu, sanki tarihin başka bir çağına gö zlerini açıyormuş şeklinde uyandı. “Uyuyakaldın,” diyordu kadın. “Uyuyakaldın, uyudun. Robert ile Colin dö ndü ler. Bizi bekliyorlar. Hadi kalk.” kadın Mary’yi çekiştirerek ayağa kaldırdı, dermansız kolunu kendi omzuna doladı, zorla yürüterek odadan çıkardı.
Son yorumlar